Kimsin len sen?

My photo
New York, NY, United States
Internet mecrasinda yazma macerasina eksi sozluk'te baslamis, su aralar ise blog yaratma girisiminde olan bir insan evladi marlboro insani. Bildigin senin benim gibi bir adam teknik olarak. Belki ortalamanin biraz daha ukalasi. Yerli olur, yersiz olur. Hosgoruverin.

Tuesday, January 17, 2006

Pandora'nin eeeoooo...

Eh madem yukardaki yazida adi gecen tren varmak ile yukumlu oldugu duragi henuz bulamadi, yazmaya devam.

Pandora diye bir web sitesi mevcut. http://www.pandora.com ‘da ikamet ediyor kendisi (yapma be, harbi mi?). Google’dan beri gordugum en muhtesem fikir desem abartiyor olmam. Ha benim gordugum en muhtesem sey olmasi kimi baglar, orasini beni baglamaz ama bakiniz nasil bir sey:

Siteye girdiginizde karsiniza macromedia bir arayuz cikiyor. Cok kisa bir kayit yapiyorsunuz sisteme. Sonra da sevdiginiz bir sarkinin ya da sanatcinin ismini girip “Find” diyorsunuz.

Sistem, girdiginiz sarki ya da sanatcinin tarzina benzer sarkilari ve sanatcilari buluyor ve siraya dizip calmaya basliyor. Begendiginize “sukela”, begenmediginize “cok kotu” diyerek yapay zekayi yonlendiriyorsunuz ve tarzinizi sisteme ogretiyorsunuz.

Misal, Nightwish girdiniz kutuya; Pandora bey kardesim de yaratti size bir “Nightwish Radio”. Ilk gelen sarki genellikle sectiginiz sanatcidan oluyor. Diyelim ki “Wishmaster” caliyor. Sarkinin ortasina dogru “bakalim ne var bundan sonra” dediniz kendi kendinize (icinizden dediginizi var sayiyorum; boyle seyleri yalnizken sesli soylemek iyiye alamet degildir ona gore) bastiniz “Wishmaster”a “sevdim ben bunu” oyunu, hop gelsin sonraki sarki. Ha isterseniz direkt “sonraki” diyebiliyorsunuz da ben bir paragrafta iki kus vurayim diye boyle anlatiyorum. Neyse, sonra varsayalim ki “Evanescense”tan “My Immortal” geldi. Ne alaka demeyin; elektrogitar riffleri, davul ve agirlikli bayan vokal parametreleri Pandora’nin bu iki grubu ayni potada degerlendirmesi icin gecerli sebep. Ama siz Amy Lee’ye ezelden giciksiniz varsayalim. Cat basiyorsunuz “ne len bu boyle” mealli “I don’t like” tusuna, bir daha ne Amy’i ne Lee’yi cikariyor karsiniza Pandora. Oyle de ince mesajdan, igneden anlayan bir kisi.

“Abi cok guzel bu sarki ya? Ben seviyorum boyle muzik” deyip tikandigimi cok bilirim ben sarkilar adina. Pandora bu engeli catir cutur kaldiriyor ortadan. Belli parametreler ile sisteme girilmis sarkilari tahminimce karmasik bir algoritmayla tarayip sectiginiz sarkiya parametlereri en cok benzeyen basklarini cikariyor karsiniza.

Sarkilari download etmek mumkun olmasa da ve sistemde saat basina “sonraki” sarkiya atlama limiti olsa da yaratilabilecek radyo istasyonlarinda bir kisitlamaya rastlamadim ben.

Ha adamlar bir de “Buy this album from Amazon” ve “Download this song from iTunes” diye iki de secenek entegre etmis programa; tadindan yenmiyor. Begendigimi once atiyorum “favorites”e, sonra da gidip catir cutur indiriyorum iTunes’dan.

Isin en temiz tarafi da 128 kbs yayin yapan bu sitede daha bir kez olsun ne bir buffer cabasi gordum, ne atlama yaptigina tanik oldum. Normal bir broadband baglantiyla hayat guzel; hava gunesli.

Neyse efendim, ozetle diyecegim odur ki anlatilmaz yasanir bir mecra Pandora. Ve garanti ediyorum, muptelasi olacaksiniz; bandwidth manyagi yapacaksiniz baglantinizi.

Sevgiler,
Selim

Balerina Cif belki.

Saat aksam 7 sulari burada. Yaziyi New Jersey Transit’in lokal hizmet veren trenlerinden birinden yaziyorum. Amtrak Princeton duraginda bekleme yapiyor, insanlarin gonlunu hos eyliyor olsa koltuguma genis genis kurulup yaziyor olacagim, hem de aletin pilinden yemeyecegim ama kismet degilmis. Yayildim toplu tasima aracinda koltuguma, oyle de olsa boyle de olsa yaziyorum.

Zaten tam da “rush hour” olmus; ayaga basan mi istersin, patronuna ofiste illet olup sucsuz tren yolcusuna cikisan mi istersin, herkes ayni vagona toplanmis anasini satayim. Dizi cekiyor olsam 2 bolumluk malzeme onumde oturuyor yani. (Adam yanindaki gazete okuyor diye soylenmeye basladi kendi kendine simdi de. Ne arizalar var yarabbim...)

“Blog’da yeniden yazmaya basladim! Hurra!” demek istiyor deli gonlum. Hayir bunu daha once bir kez daha soylemistim, sonra da mantar olmustu; onun ben de farkindayim. Ama yazacak dinamik mecramiz eksi sozluk hazir bulundukca blog’a bir seyler karalamak pek cekici gelmiyordu. Sozluk’te yazdiklarim dakikasinda yuceltiliyor, ben de karmadan karma begeniyor, sozluk hanimlarimiza hamburger pazarliyordum. Ama gelin gorun ki her seyin bir sonu oldugu gibi bu dinamigin de bir sonu var imis.

Ha yanlis anlasilma olmasin. Sozluk’u takip edenlerin de bilecegi uzre acikli, dramatik, dunyayi yerinden oynarak falan sozlukten uzaklastirildigim yok. Orada da yazdigim uzre, uzun ayrilik tiradlarina da gerek yok. Sadece sozlukten eski keyfi alamadigimi farkettim ve yazmayi biraktim. (Ulen hesabini niye dondurdun denyo? diye soranlar icin de Atilla Tas’tan gelsin: Kirmizilim sana yandi canim!)

Ancak insan yazmaya bir alisti mi kolay kolay geri donus olmuyormus. Ben bugun bunu gordum. Bir sey carpiyor gozume; aklima bir sey geliyor. Parmaklar klavye, gozler tanim ya da ornek yazacak beyaz bir kutu ariyor. Eh oyle ya da boyle, ibne basin bunu da yazin diyerekten bu yola kaldigim yerden devam ediyorum. Hayirlara vesile olur insallah. (Abicim, valla afra tafra yapmiyorum “yok yola kaldigim yerden devam ediyorum, yok bilmemne”. Ben okuyanin oldugu/olabilecegi ortama yazmaya alismisim. Hem el yazim musait degil gunluk tutmak icin. Doktorun yazdigi receteyi aratmayacak “sevgili gunluk” mu olur allah askina?)

Bir de ara not koymak isterim: Sozluk’ten elimi ayagimi biraz ani bir sekilde cektigim icin kimseye “aha abi cep telefonum bu; bak Allah’in adini verdim new york’a bir kahvemi icmeye bekliyorum” diyecek firsatim olmadi. Blog vesilesiyle her turlu iletisime 7 gun 24 saat (milli tatiller haric) acigim efendim. (Ha kahveye de beklerim ayrica.)

Neyse, yeni bir sayfa acmak amaciyla yazdim bunu buraya. Corba gibi oldu biraz; okuyanlar kusura bakmasin. Ama malum, onumuz kis. Corba guzel gider boyle sicak sicak. (Ulan bi ezogelin olsa surda, limonu sikip nasil icerim belli degil...)

Sevgilerimle,
Selim (marlboro insani mi deseydik?)