Kimsin len sen?
- marlboro insani
- New York, NY, United States
- Internet mecrasinda yazma macerasina eksi sozluk'te baslamis, su aralar ise blog yaratma girisiminde olan bir insan evladi marlboro insani. Bildigin senin benim gibi bir adam teknik olarak. Belki ortalamanin biraz daha ukalasi. Yerli olur, yersiz olur. Hosgoruverin.
Friday, June 24, 2005
Acinin yok sayilmadigi...
Saat 2.07'yi gosteriyor su an. 5 saat sonra uyanmam ve "corporate america" icin ruhumu satmaya odaklanmam gerekiyor yine. Zaten son 2 haftanin ortak paydasi "bugun amerika icin ne yaptin" kabilinde vuku buldu. Bundan sonraki 2 sene de her sabah (ve hatta her aksam) kendime ayni soruyu soracagim.
Ayrildigim kiz arkadasim MSN'de online'di demin. O Turkiye'de. Ben buradayim. Aramizda 1 kita, 1 okyanus, 7 saat fark var... Sadece MSN'de gormek bile icimi burkuyor hala...
Uzak mesafeden iliski yurutmek hususunda, gectigimiz 2 sene icinde bir metronom misali bir gorusten digerine sallandim durdum. Yeri geldi, araya giren mesafenin bahis dahi edilmeyecek derecede onemsiz oldugunu, askin gucunun her seyin ustesinden geldigini savundum; yeri geldi, mevzubahis iliskinin mantik cercevesinden son derece uzak olduguna kanaat getirdim.
Ve her ne kadar arabesk gelecek olsa da (Ayna'nin bu isimde bir sarkisi mevcut hatta) "severek ayrildim".
Ayrilan bendim, evet. Ama bu ayriligin ne kadar aci koydugunu, onsuzlugun ne derece aci verdigini kelimelere dokmeye calismak dahi abes geliyor. Hala...
Hayatimda beni en mutlu eden, yanindayken en mutlu oldugum bir insana "artik olmayacak" demek kadar canimi yakan, agzima sican bir olus, bir durus daha olsun sanmiyorum.
Sonunda mantigimin kazandigi bir savas verdim hislerime karsi. Butun sevgime ragmen sevgimi bertaraf ettim bir bakima. O'nu kirdim; kendim tukendim. Ve butun bu hadisenin en cok canimi yakan, en cok hayatimdan calan kismi, "mantiken" verdigim kararin yine "mantiken" ardinda durduguma kendimi inandirmak oldu. Cunku biliyorum, O inanmadi bana. Hakli olarak. "Sevgi oldugu surece aramizda, ask oldugu surece, mesafenin ne onemi var?" dedi, ta sonuna degin... Ve hakliydi. Sevgi oradaydi; ask oradaydi hala. Ve ben yeterince guclu degildim ozunde.
O'nun inandigi gibi inanamadim "biz"e. Onun sevdigi kadar sevsem de sevgimle besleyemedim O'nsuzlugu...
And I failed, miserably... Onsuzlugun "mantiken" de olsa daha mantikli, daha basacikilabilir oldugunu dusundum. Ve onsuzluk, beni "biz"den arindirdigimi, kendimi O'ndan uzaklastirdigimi dusundugum en "mantikli" dakikalarda beni yerden yere vurdu...
New York'ta bir yasam kurdum kendime. Evet, yaptigim isten son derece memnunum. Evet, arkadaslarimin cogu burada. Evet, kardesim diyecek kadar yakin oldugum Emre ile ayni evi paylasiyorum. Ve evet, disardan bakildiginda sikayet edecek miniskul bir mevzuya dahi yakin degilim. Ama O'nsuzluk, kendi insiyatifim neticesinde yuzlesmek zorunda oldugum Seda'sizlik belki de simdiye kadar karsilastigim en agir ceza; cektigim en buyuk cefa...
Blackmore's Night caliyor su an Winamp'te. Daha gecen yaz, bundan bir sene once Istanbul'da, Yedikule'de konserine gitmistik birlikte Blackmore'sun... Simdi ise tek yapabildigim dolunaya bakip "Under a Violet Moon"u dinlemek.
Canim yaniyor...
Selim
Thursday, June 23, 2005
Ilk Is ve Gozlemler --hayatin g-noktasina dair olur olmaz bir izdusumu
En son blogu yazdigimin ustunden birbucuk ay gecmis. Demistim ama, oturup duzenli yazi yazdigimi hatirlamiyorum kucuklugumden beri. Neyse, mevzuya donelim.
Gecen yaziyi yazarken oturdugum koltuk ile su an oturdugum koltuk arasinda gozle gorulur bir fark var. Nasil gectigini anlamadigim su birbucuk ay icersinde mezun oldum; ailemle kisa bir yolculuk yaptim; is buldum; New York'a tasindim; ve calismaya basladim.
Uzaktan baksam "terbiyesizlik" derdim boyle bir yogunluk icin. Sekiz ay surum surum surundukten sonra bir anda is teklifi almak, hatta mulakattan on gun sonra pat diye calismaya baslamak sinirlerimi "playdoh" hamuruna cevirdi serefsizim. Iki ay boyunca dogru duzgun uyku uyuyamadiktan, kendimi bir noktaya kadar "basarisizlik" ile sucladiktan sonra, hem de pat diye, kendimi "corporate america"nin tam ortasinda, New York'un gobeginde bulmak cidden cin carpmisa cevirdi beni.
Oturup calistigim sirketin fonskiyonunu, cirosunu, musteri profilini yazacak degilim burada. Hem zaten bilgilerin bir kismi "confidential"; etige, ahlaka ters duser bunlardan bahsetmek. (Devlet sirri sanki. Neyse.) Onun yerine, ogrencilikten kisa donem issizlige, oradan da "full-time employment"a atlamaya dair hissiyatlarimdan bahsedecegim. Hem daha icsel, daha kisisel olur anlatacaklarim; buralari okuyan, takip eden varsa sonrasinda "cok yakiniz" diyebilir, "hey dostum birer kahve icelim mi?" diye aramizda sakalasabiliriz. Super olur.
Bu nedenle, ufak capta bir "yazi dizisine" basliyorum efendim; vatana millete hayirli olsun. (imza: Kenan Ercetingoz)
Selim